Sen Bizim Çocuğumuzsun
Milo’nun doğum günü partisinde, teyzesinin de karnı burnundaydı. Yakında, birlikte oynayabileceği bir kuzeni olacaktı. Milo, teyzesinin karnına uzun uzun baktı, sonra annesine döndü:
— “Ben de senin karnındaydım, değil mi anne?”
Annesi hafifçe gülümsedi. Milo’nun gözlerine sevgiyle bakarak:
— “Sen bizim ailemize çok özel bir şekilde katıldın” dedi.
Milo’nun merakı daha da arttı:
— “Nasıl yani?”
Bunun üzerine babası, her gece yatmadan önce birlikte baktıkları fotoğraf albümünü getirdi. Annesi ve babası, onu kucaklarına alarak öptüler, sarıldılar. Bu gece anlatacakları hikâye çok özeldi: Milo’nun ailelerine katılış hikâyesi.
Annesi söze başladı:
— “Senin karnımda büyümeni çok isterdim. Ama sen çok daha özel bir yolla hayatımıza geldin.”
Babası da ekledi:
— “Sen çok özel bir çocuksun.”
Anlattılar… Uzun yıllar bir çocuk sahibi olmayı beklemişler ve sonrasında karar vermişlerdi. Ailesi olmayan bir çocuğa yuva olmak istiyorlardı. Bu yüzden bir çocuk yuvasına gidip evlat edinmek istediklerini söylemişlerdi.
— “Ama benim ailem var, siz varsınız!” dedi Milo hemen.
— “Elbette biz varız,” dedi babası. “Biz bir aileyiz.”
Sonra battaniyenin altından elini çıkarıp Milo’nun ayaklarını gıdıkladı. Milo kahkaha atarken sordu:
— “Peki ben bu eve nasıl geldim?”
Annesi devam etti:
— “Yuvaya gidip beklememiz gerektiğini öğrendik. Üç yıl boyunca sabırla ve heyecanla seni bekledik. Bu sürede çocukların nasıl büyüdüğünü öğrendik. Telefonumuzu hiç kapatmadık. Nereye gitsek yanımıza alırdık. Her an çalabilir diye…”
Babası gülümsedi:
— “Sonunda o telefon geldi! Çok heyecanlandık. Annen sevinçten telefonu düşürdü! Büyükannelere, dedelere hemen haber verdik. Onlar da çok mutlu oldular.”
Ve birlikte o binaya gittiler. Babası, Milo’nun önceden yaşadığı çocuk evinin fotoğrafını gösterdi. Bahçesinde park olan kocaman bir binaydı.
Annesi fotoğrafları gösterdi. İlk karşılaştıkları gün Milo bir karyolada yatıyordu. Bir başka fotoğrafta annesinin kucağındaydı.
Babası devam etti:
— “Sonra seni aldık ve arabaya bindik. O kadar dikkatli gittim ki, arkamızdaki arabalar kornaya bastı. Ama bilselerdi arabada ne kadar değerli biri olduğunu…”
Eve geldiklerinde Milo’ya odasını, yatağını, kıyafetlerini gösterdiler. Aileleri de onu karşılamış, oyuncaklar ve hediyeler getirmişti.
Bir süre sonra Milo durup sordu:
— “Ama ben hiç kimsenin karnında mı değildim?”
Annesi başını salladı:
— “Olur mu öyle şey? Elbette vardın. Seni karın annen taşıdı. Teyzenin şu anda bebeğini taşıdığı gibi. Orada sağlıklı, güzel bir bebek olarak büyüdün. Ne kadar mutlu olduğumuzu bilemezsin. Ama karın annen yalnızmış. Seni büyütecek gücü ve vakti yokmuş. Bütün gün çalışmak zorundaymış. Seni kollarına alıp sevmiş… ama sonra üzülerek seni bırakmak zorunda kalmış.”
— “Siz onunla tanıştınız mı?” diye sordu Milo.
— “Hayır,” dedi annesi. “Ama kaldığın yerdeki görevliler bize bunları anlattı.”
— “Peki, ben yalnız mıydım orada?”
— “Hayır,” dedi babası. “Senin gibi başka çocuklar da vardı. Arkadaşlarınla birlikteydin.”
Milo yeniden albüme baktı. Fotoğraflarda büyükannesinin, dedesinin, amcasının kucağındaydı.
— “Eve geldikten kısa süre sonra uyumuşsun,” dedi babası. “Uyandığında çok acıkmıştın. Annenle birlikte neler yemeyi sevdiğini çözmeye çalıştık. Farklı mamalar yaptık. Ama en çok bizi şaşırtan şey su içişindi! Ne kadar çok su içmiştin o gün!”
Annesi ona bir kâğıt ve boya kalemleri verdi.
— “Bu albümde eksik bir fotoğraf var. Onu sen çizeceksin.”
Milo, karın annesini ve onun karnında kendisini çizdi. Resmi albümün başına koydular.
O akşam, Milo resmi teyzesine gösterdi.
— “Bak teyze, senin gibi!”
Herkes resmi çok beğendi.
Az sonra babası içeriye çikolatalı pastayla geldi:
— “Bugün bizimle oluşunun dördüncü yılı. Senin iki doğum günün var! Kaç kişinin iki doğum günü olur ki?”
— “İyi ki doğdun Milo, iyi ki doğdun!” dediler hep bir ağızdan.
Milo mumları üfledi. Annesi ve babası onu öpüp kutladı. Hediyesini verdiler. Milo’nun gözleri parlıyordu.
Uzmana Not:
Küçük çocuklar, toplumsal önyargılardan uzak bir şekilde evlat edinilmeyi doğal karşılayabilirler. Onlara bu gerçeği erken yaşta ve uygun bir dille anlatmak, sağlıklı bir bağlanma süreci için çok önemlidir.
Çocuklar “Ben nasıl doğdum?” diye sormaya başladığında, gerçek saklanmamalıdır. Aile üyelerinin olduğu, güvenli bir ortamda, sevgiyle anlatılabilir. Sürecin dramatize edilmesine gerek yoktur; normalleştirmek gerekir.
Bu hassas süreçte ebeveynler için psikoterapistler önemli bir destek olabilir.
İlginizi çekebilir:
👉 Terapi Hikayeleri – Minik Lina Evde Korku İçinde