Psikoterapi bekleme odası

Psikoterapi Bekleme Odası

Psikoterapi bekleme odası, dışarıdaki kaoslu dünyadan terapi odasının koruyucu ortamına geçişte bir köprü görevi görür. Danışanlar, yoğun bir günün ardından burada kısa bir soluk alabilir, düşüncelerini toparlayabilirler.

Bekleme odası hem özel hem de paylaşılan bir alandır.

Beklemek

Danışanların seansa yaklaşık on dakika erken gelmelerini ideal olur. Böylece danışanlar, bekleme ve hazırlık sürecinden geçebilir. Soluk soluğa yetişen danışanların seansa odaklanmaları zorlaşabilir; önemli konuları açmakta güçlük çekebilirler.

Beklemek, danışanın terapi isteğini artırabilir; ancak aynı zamanda kaygılarını da yükseltebilir. Özellikle hayatlarında büyük kriz yaşayanlar için on dakika bile beklemek zor olabilir. Ayrıca bazı kişiler bekletilmeyi değersizlik hissiyle bağdaştırabilir.

Bekleme sırasında akıllı telefonla vakit geçirmek, dergilere göz atmak ya da bekleyenlerin sohbetleri, danışanın duygularından kopmasına yol açabilir. Yanınızdaki kişinin yarı duyduğunuz telefon görüşmesi sizi farklı duygulara sürükleyebilir.

Kişisel Alan

Birçok danışan kaygılıdır. Kaygı, konuşma ihtiyacını artırabilir ve bazı danışanlar içindekileri tutamayabilir; kısa bekleme sürecinde hiç tanımadığı birine mahrem sınırlarını açabilirler.

Öte yandan bazıları ise sessiz kalıp düşüncelerini toplamak ister. Aşırı dolmuş halde olabilirler ve başkalarının sıkıntılarını duymak istemeyebilirler.

Paranoyak kaygıları olan danışanlar ise başkalarının varlığından rahatsız olabilir, konuşulduklarını, eleştirildiklerini ya da başlarına bir sıkıntının geleceğini düşünebilirler.

Yükseklik

Kaygılı danışanlar asansör kullanmak istemeyebilir. Yüksek katlardaki ofisler özellikle kapalı alan korkusu olanlar ve panik atak hastaları için zorlayıcı olabilir. Bu yüzden terapi için genellikle zemin ya da birinci kat tercih edilir. Zemin kat çocuk terapisi için de hem güvenlik hem de ses açısından en idael olanı. Ancak bazı kliniklerde bu mümkün olmaz. Dokuzuncu katta bulunan bir klinikte çalışırken, çıkan yangın alarmı üzerine danışanımın merdivenlerden inişine eşlik etmiştim. Üçüncü katta bile çalışıyor olsanız birçok insanı üç kat çıkmak oldukça yoruyor.

Mahremiyet

Bekleme odasında yapılan konuşmalar

Kliniklerin bekleme odalarında danışanları adlarıyla yüksek sesle çağırmayız. Hastanenin diğer bölümlerinde sıkça uygulanan bir yöntem olsa da, psikiyatri bölümlerinde bundan kaçınılmalıdır. Yanlarına gidilerek alçak sesle, “… Hanım/Bey, şu odaya geçebilirsiniz…” denmesi daha uygundur. İsmi yüksek sesle çağırmak, gizliliğin ihlali olarak değerlendirilir.

Özellikle çocuklarla çalışırken bazen terapistler minik danışanlarıyla dışarı çıkarak aileleriyle odanın dışında randevu ayarlıyorlar. Eğer paylaşımlı bir ofiste yalnız değilseniz, bu kanımca çok uygun bir uygulama değil. Çocuklar da en az yetişkinler kadar mahremiyete sahiptir. Aile, odaya son dakikalarda davet edilip odada randevu ayarlanabilir.

Danışanla koridorda sadece buyur etme, yön gösterme gibi günlük konuşmalar yapılmalı. Bazen çocuklar bu konuda kendi sınırlarını korumayabiliyorlar. Koridorda birşeyler anlatmaya başlıyabiliyorlar. “Bugün ne oldu biliyor musun… vb.”

Danışanların birbirleri ile karşılaşmaları

Filmlerde terapistlerine düzenli olarak giden danışanların bekleme odasında sık karşılaştıkları ve zamanla bunu arkadaşlığa dönüştürdükleri ya da kardeş kıskançlığına benzer tepkiler verdikleri gösterilir. Günümüzde ise çok düzenli ve uzun süreli terapiye devam eden danışan sayısı pek azdır. İnsanlar yoğun yaşamlarının arasına terapiyi sıkıştırmaktadır. Filmlerde gösterilen türden deneyimleri süpervizyonlarda paylaşan meslektaşıma hiç rastlamadım.

Bu gibi durumlara daha çok grup terapilerinde rastlıyoruz. Seansa erken gelme alışkanlığı olan danışanlar arasında bir süre sonra daha arkadaşça konuşmalar gerçekleşebiliyor. Ya da bunlardan rahatsızlık duyan danışanlar bilerek geç gelmeyi tercih edebiliyor. Ergen danışanların psikiyatri ortamında kalışlarını arkadaşlığa dönüştürme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya üzerinden kontakta kalma olasılıkları da daha fazla oluyor.

Aktarımlar

Benzer bir aktarım da danışanların birbirini değerlendirmesi yoluyla yaşanıyor. Yetişkinlerin çocuk danışanlara bakıp, “Bu yaşta ne hastalığı var bu çocuğun?” demesi gibi. Bazen danışanlar kendilerini aynı gruba dahil etmek istemeyip rahatsız olabiliyorlar. Örneğin, bekleme odasındaki diğer danışanın madde bağımlısı olduğunu düşünerek, “Benim ne işim var böyle insanların arasında?” deyip terapiye gelme motivasyonlarını kaybedebiliyorlar.

Bazen danışanlar tanıdıkları biriyle de karşılaşabiliyorlar; bu durum özellikle küçük yerlerde daha sık yaşanıyor. Birbirlerine tavsiye etmelerinin de etkisi bulunuyor. Bu durumda “Nesi var?” diye sorabiliyorlar ya da o kişiyle özdeşleştirilebileceklerini düşünüyorlar. “Bu kadın kocasından ayrıldı, şimdi insanlar aynı tedaviye gidiyoruz diye benim de sorunum var” diye düşünecekler gibi. Elbette aktarımın olumlu sonuçları da olabiliyor; “Herkesin bir derdi var, yalnız değilim” gibi. Ya da tanıdığı biriyle karşılaştığı için sevinenler de oluyor.

Diğer bir konu, genellikle daireler şehir hayatında ofislere dönüştüğü için birkaç terapist bir bekleme odasını paylaşıyor. Güvenlik açısından bir terapistin bir dairede yalnız çalışmasını doğru bulmuyorum. Bu durumda siz ara verdiğinizde, diğer terapistlerin bekleyen danışanları olabiliyor. Kendi terapistleri araya sınırlar koyduğu için, bu danışanlar sizinle yakın ilişki kurmaya çalışabiliyor; meraklı sorular yöneltebiliyorlar ve dertlerini ona da anlatmaya başlıyabiliyorlar. Danışan şu şekilde düşünebiliyor: “Terapistimle aramda sınırlar var, ama diğer terapist benim terapistim değil ki.” Bir meslektaşım, bekleme odasında karşılaştığı bir danışandan çıkma teklifi almıştı. Reddetmesinden sonra kendi terapisine de devam etmemişti. Bu tip vakalar çok nadir oluyor. Ancak danışanların kendi terapistlerine olan duygularını diğer terapistlere aktarılması sık rastlanan bir durum.

İpucu

Mahremiyeti daha iyi sağlayabilmek için, ofis ortamını paylaştığınız diğer meslektaşınızla farklı saat uygulamaları yapabilirsiniz. Örneğin, birinizin danışanları saat başında gelirken, diğerinizin tüm danışanları yarım saatlerde gelebilir. Ben şahsen aralarda arkadaşlarımla karşılaşıp selamlaşmayı tercih ediyorum. Aksi halde insan terapist olarak bütün gün insanlarla iletişim kurup, yalnızlık hissi  ile yüzleşiyor.

Renk seçimi

Psikoterapi bekleme odası için renk seçimi konusunda dinlendirici renkler tavsiye edilir.

Dış Kapı / Zil

Birkaç terapist aynı ofisi paylaşıyorsanız farklı tercihler yapmanız gerekiyor. Birincisi, zile basılınca otomatik açılan apartman ve daire kapıları. Bunlar pratik oluyor. Ancak hiç terapi ile alakası olmayan birini böyle bir klinikte çalışırken pat diye odaya girmesinden sonra polis müdahalesi ile çıkartmak zorunda kalmıştım. İnsanın başına belki kırk yılda bir geliyor ama gelebiliyor böyle şeyler. Danışanınız da mizacına ve o anki duygu durumuna göre böyle bir durumda farklı tepki verebiliyor elbette.

Çalıştığım bir kurumda da normal mesai saatlerinde kapı açık tutuluyor sonraki vakitlerde klinikte yalnızca terapistler kalıyordu. Akşam üzeri yaptığım seanslarda binanın dış kapısını sürekli benim açmam gerekiyordu üç kat inip. Bu, özellikle erken gelen danışanlarda zorlayıcı olabiliyordu. Hele sırada bekleyen çocuk danışan varsa ve ailesi çocuğu bırakıp gitmek istiyorsa. Diğer farklı uygulamada wireless ile çalışan kapı zilleri. Odanın içindeki bir aparat zil çaldığında çalıyor. Bu şekilde diğer odalardakileri rahatsız etmemiş oluyorsunuz. Zilin sesini kısıp artırabiliyorsuz rahatlıkla. Bu şekilde danşanınızın yanında sesi kolaylıkla duyup odanın içinden açabiliyorsunuz.

Terapi ofislerdeki odalar için özel, çok kalın kapılar bulunuyor. Bu kapılar, ses geçiş riskini azaltıyor.

Çift Kapı

Alanyazında, terapistlerin iki kapısının olması gerektiği konusunda ısrarcı olanlar var. Buradaki endişe, bekleme odasındaki danışanın seanstan çıkan danışanla karşılaşması. Ancak böyle bir uygulama yapan hiç görmedim. Özellikle şehirdeki ofislerde bu pek mümkün görünmüyor. Eskiden bazı terapistlerin Avrupa’daki ofisleri bahçe içinde, iki kapılı oluyormuş. Bu durumda bekleme odasında şapkasını, bastonunu ve paltosunu bırakan danışanın eşyalarını hizmetçi kadın danışana ulaştırıyormuş. O dönemlerde evdeki hizmetçiler aileden sayılır, ailenin birçok sırrına vakıf olurmuş.

Macar psikanalist Sándor Ferenczi, Sigmund Freud’un öğrencisi olduğu dönemlerde onun analizinden geçerken, maddi sıkıntı yaşadığı bir zamanda paltosunu çıkardığında içinde para bulduğunu anlatır.

Koltuklar

Koltukların farklı oturma düzenlerine izin vermesi ideal olur, tabii uygun bir alanınız varsa. Örneğin; tekli, ikili ve üçlü koltuklar ya da kanepeler kullanarak farklı aile büyüklüklerini hesaba katmış olursunuz.

Bazı kliniklerde çocuklar için küçük sandalyeler de bulunuyor. Birkaç ufak aksesuar ve oyuncakla çocuklar için daha keyifli ve sıcak bir ortam yaratmak mümkün oluyor.

Aydınlatma

Terapi ve bekleme odalarında genellikle doğrudan olmayan, loş birkaç ışık kaynağı tercih edilir. Ancak bazı danışanlarım bundan rahatsızlık duyabiliyor; “Ne gerek var onca lambaya, bu israf değil mi?” diye düşünenler oluyor.

Onlara özellikle ilaç kullanan ya da farklı psikolojik rahatsızlıklıkları olan hastaların, doğrudan gelen yüksek ışıktan rahatsız olabileceğini anlatıyorum.

Dekor

Dekor seçimini terapistin çalıştığı grup çok etkiler. Ben kronik psikiyatrik hastalıkları olan bireylerle ve yine teşhis almış çocuk ve ergenlerle, sigorta üzerinden hizmet sunan bir klinikte çalışıyorum. Bu nedenle öncelik kesinlikle güvenlik. Bir ayna ortamı ferah gösterebilir; ancak rahatsızlığının ya da aldığı ilaçların etkisiyle başı dönen bir hastayı da düşünmek zorundayız. Bazen ofis fotoğraflarında cam kapılar, cam sehpalar görüyorum. Çocuklarla çalışmıyor olduklarına kanaat getiriyorum.

Seçtiğiniz dekor sizi ya da bekleyen ebeveynleri ve çocukları strese sokmamalı.

!!! Çok sık olmasa da, siz ebeveynlerle konuşurken kızgın bir ergen bekleme odasını altüst ederek zarar verebiliyor.

Çiçek

Her ne kadar ofis ortamında çiçek bulundurmak önerilse de, bazı hastalarımızın alerjisi olabiliyor. Bu anlamda çiçek tercihi önemli hale geliyor. Ben yoğunlukla çocuklarla çalışan bir terapist olduğum için ofiste çiçek görmek en son isteyeceğim şeylerden biridir. Çocuklara sık müdahale ederek eşyaları korumalarını salık verdiğinizde, terapistten çok pedagog rolünü üstlenmiş oluyorsunuz. Bunu mümkün olduğunca sınırlamaya gayret ediyorum.

Üzerinde durulması gereken bir diğer mesele de çiçeklere ayıracak vaktinizin olup olmaması. Çiçeklerini solduran, bakımsız bırakan bir terapist kolaylıkla ilgisiz imajı bırakabilir. Kimi terapistler bu yüzden plastik çiçek tercih ediyor.

Okuma Materyali

Bekleme odasında bulundurmak için sayfaları büyük, ağır ve bol görselli; konu olarak da eskimeyen kitaplardan ve dergilerden almanızı öneririm. Genellikle çok büyük kitaplar “yürümüyor.” Danışanlar eski ve güncelliğini yitirmiş dergilerden pek hoşlanmıyorlar.

Bazı terapistler okuma materyalleri seçiminde tereddüt yaşıyor. Seçimlerinin danışanları irrite edebileceğinden ya da o dergi ile ilgili yargıların kendilerine aktarılacağından çekiniyorlar. Terapist olarak, kendi okuduklarımızdan ziyade, danışanların ilgisini çekebileceğini düşündüğümüz materyalleri seçeriz genellikle. Ancak danışanlar kolaylıkla “böyle şeyler okuyan bir terapist” diye düşünebiliyorlar.

Klinik ortamlarda ya da derneklerde terapi hizmeti sunulduğunda genellikle bilgilendirme broşürleri oluyor. Aynı şekilde diğer dernekler de benzer materyaller getirebiliyorlar. Özellikle kadın sığınma evleri gibi kurumlar konusunda bilgilendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat bir süre sonra bekleme salonu çok fazla reklam ürünüyle dolmuş olabiliyor.

Bekleme odasında, danışanlardan ziyade onlarla birlikte gelen yakınları daha uzun süre geçiriyorlar. Bu özellikle çocuk ve ergen terapisi için geçerli. Bazen diğer kardeşler de gelebiliyor. Seçimlerinizde aileleri bilgilendirici içerikler de tercih edebilirsiniz. Klinik ortamlarına ailece gitme davranışı Avusturya’da yabancı kökenli bireyler dışında çok alışılmış bir durum değil.

Farkındalık

Bazı terapistlerin, bekleyen danışanlarına farkındalık egzersizleri yapmaları için yönlendirmeler verdiğini duydum, okudum. Ancak ben henüz bu uygulamayı denemedim. Hatta çocuk terapisi yapan bir terapistin, bekleyen annelere farkındalık egzersizleri verdiğini okumuştum. Böylece, elli dakikalık bekleme süresi anne için de daha rahatlayıcı oluyormuş.

Oyuncaklar

Duygusal güçlükler yaşayan aileler, çocuklarına her zaman iyi göz kulak olamayabiliyorlar. Örneğin, bir çocuğunu getirmiş ve onunla ilgili endişe taşıyan ebeveyn dışarıda beklerken, diğer çocuklar onu bunaltabiliyor ve dikkatli olmalarını zorlaştırabiliyor. Bu nedenle çocukların oynaması için bulundurduğumuz oyuncakların yutulabilir ya da fırlatıldığında acıtabilir türden olmaması önemli. Bu açıdan biraz büyükçe olan plastik hayvanlar iyi olabiliyor.

Pelüş oyuncaklar ise daha kullanışlı olabiliyor. Rahatlıkla makinada yıkanabiliyorlar ve kırılma ya da parçalarının dağılması gibi sorunlar yaşanmıyor. Sıklıkla hastaların bulunduğu bir ortamda çalışıldığı düşünüldüğünde, mikrop bulaşmasını önlemek için kolay yıkanabilen oyuncakları tercih ediyorum.

Ancak oyuncak seçiminde, çocukların çok fazla dikkatini çekecek oyuncaklardan da kaçınmak gerekiyor. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, terapiye gelen çocuk oyuncağını bırakıp içeri girmek istemeyebiliyor. Ya da oyuncak çocuğu çok heyecanlandırdığında, terapiye odaklanmayı zorlaştırabiliyor. Oyuncak, araç olmaktan çıkıp amaca dönüşüyor.

İkram

Bu konuda farklı görüşler mevcut. Psikanalist meslektaşlarım çok daha katı olabiliyorlar.

Kahve makinesi bulunduran meslektaşlarım ise şu avantajlardan bahsediyorlar: Danışanlar kendileriyle ilgilenildiğini hissedebiliyor, sabah erken gelenler kahveyle kendine gelebiliyor, yorgunluklarını atabiliyorlar.

Bazıları ise sadece su bulundurmanın yeterli olduğunu düşünüyor; kahve ya da çay makinesinin zahmetine değmediğini savunuyor. Tabii çocukların makineleri kurcalaması veya kendilerine zarar verme ihtimali ve bunun ebeveynlerin şikayetine dönüşme riski de var.

Kahve alıp terapi seansına giren danışanların dikkatinin dağılmasından rahatsızlık duyanlar da var. Özellikle psikanalistler, yeme ve içme konusunda daha hassas olabiliyorlar.

Psikiyatri ortamında çalışırken, çay ve kahve koridorlardan alınabiliyordu. Kimi yatılı hastalarımız grup terapisinden çıkıp direkt bireysel terapisine gelebiliyordu. Böyle durumlarda seansa gelirken kahve almalarını ben de önerebiliyordum.

Genel olarak özellikle akut psikiyatri ortamında daha esnek olunması gerektiğine inanıyorum. Özellikle psikoz halindeki hastaların sigara tüketimi artıyor. Danışanlarımın yanında kahve veya çay alma alışkanlığım yok; eğer çok yoğun bir günse ve odaklanma gücü çekiyorsam, kırk yılda bir yapıyorum. Haftada yirmi otuz seans yapan bir terapistseniz, kendinize merhamet göstermek de gerekiyor. Böyle durumlarda danışanıma da ikram edip, durumu açıklıyorum. Özellikle kış aylarında danışanlarıma bitki çayı ikram ediyorum. Ama kaza riski nedeniyle açıkta bulunmuyorlar. Özellikle kırılgan bir ruh halindeki danışanlara sıcaklık ikram etmek gerekiyor. Bunu kriz müdahalelerde çalışan sosyal çalışmacıların da yaptıklarını görüyorum.

Müzik

Çok sık rastlanılmayan bir uygulama müzik. Tercih edenlerin birkaç sebebi olabiliyor. Öncelikle bekleyen danışanların hoşça vakit geçirmesi. Dinlendirici ve ilham verici müzikler tercih ediliyor genellikle.

İkinci sebebi ise danışanla içeride konuşulurken her ne kadar kapının ses geçirmemesine özen gösterilse de dışarıdakilerin duymadığından tamamiyle emin olabilmek. Bir meslektaşım bu şekilde uygulama yaptığından bahsetmişti.

Otopark telaşı. Bu konuda klinikte gözlemlediğim en büyük sıkıntılardan biri danışanların otoları için bir saatlik otopark ücretini taşırmak istememeleri.

Sigara

Ofiste sigara içmek için alan bulunması bazı danışanlar için önemlidir. Bu nedenle bekleme odasından balkona, bahçeye kolayca çıkabilmek avantaj sağlar. Özellikle psikoz hastalarında sigara tüketimi artar. Bir elinde sigara, diğer elinde kahve/çay tipik psikozlu hasta tablosunun olmazsa olmazları. Psikiyatri kliniklerinin birçoğunda bu hastaların odalarında sigara içmelerine müsamaha gösterildiğine şahitlik ettim. En azından bahçelerde karışılmaz. Giriş bahçe katı ofisler bu anlamda kolaylık sağlıyorlar. Balkonda çok kaygılı, sıkıntılı danışanlar da vakit geçirebilir, ferahlayabilirler..

Geçmişte Fritz Perls danışanlarıyla sigara içer, Carl Rogers seanslarda küllük sunardı. Günümüzde tutum değişse de danışanların sigara ihtiyacı devam ediyor.


Yazıda bulunan görsel Sigmund Freud’un Viyana’da Berggasse 19’da bulunan ofisinin bekleme odasıdır. Şu anda Sigmund Freud Müzesi kapsamındadır.

About yonetim

Bunları da İnceleyebilirsiniz

Başkalarını neden doğru dürüst dinleyemiyoruz? 10 Nedeni

Dinlemek, bence iletişimde en önemli becerilerden biri. Neden beceri diyorum? Çünkü öğrenilebilir, geliştirilebilir bir şey …