Hümanizm nedir sorusuna verilen farklı cevaplar
Hümanizm ilerici bir yaşam biçimidir. Doğaüstü güçlerin dışında, insanlığın daha iyi olmasına katkıda bulanabilme kabiliyet ve sorumluluğumuz olduğunu savunur.
–American Humanist Association [Amerikan Hümanist Derneği]
Sevginin karşıtı nefret değil, kayıtsızlıktır. – Rollo May
Hümanistik yaklaşım mantık ve ortak insanlık anlayışına dayanır. Ahlak değerlerinin insan doğasına ve deneyimlerine uygun olduğunu vurgular.
– The Bristol Humanist Group [Bristol Hümanist Grubu]
Kadınlar ve erkekler, siyahlar ve beyazlar ve Dünya’da yaşayan tüm insanlardan bahsettiğimizde hümanizmden bahsediyoruz. – Gloria Steinem
Hümanistik yaklaşımın amacını ilahi ya da ideolojik kavramlardan ziyade insanın ihtiyaçlarına dayandırır. İnsanın kendi kaderi için sorumluluğu eline alması gerektiğine inanır.
– The Humanist Magazin
Hümanizm denince iki farklı şey anlaşılmaktadır
1. Geniş anlamda kullanılan hümanizm terimi
Hümanizm, insanın önemini ve saygınlığını ön plana çıkarır. İnsanları ekonomi ya da başka güçler için bir araç olarak değil, amaç olarak görmektir. Merhamet duygusu bu yaklaşımda önemli bir yer tutar. Örneğin, “Mevlana hümanist midir?” gibi tartışmalarda genellikle bu anlamda kullanılır.
Ancak bu yazıda ele alınan hümanizm bu genel anlamdaki hümanizm değildir.
Genel olarak, hümanist denildiğinde akla gelen değerler bu şekildedir.
2. Tanrı Değil, İnsan Merkezli Olmayı Savunan Kültürel ve Entelektüel Bir Akım
Bu akıma insancılık, beşeriyetçilik, insan odaklılık ya da insan-merkezcilik de denir. Aklı ve bilimi ön plana çıkarır. Genellikle seküler, hatta ateist bir düşünce biçimi olarak kabul edilir. Tanrı olmadan da etik davranılabileceğini savunur ve insan temelli bir etik anlayışını benimser.
Hümanizm, tüm insanlığın faydasına olacak, herkesin ilerlemesine katkıda bulunacak yeni bilimsel fikirlerin uygulanmasına adanmış bir felsefedir.
Bu anlamda, 14. yüzyılda İtalya’da başlayan kültür hareketi kastedilir. Orta Çağ’dan sonra, eski Yunan ve Roma bilgeliğine dönüş ön plandadır. Hümanizm, sanatın birçok alanında kendini göstermiştir. İtalya’daki öncülerinden biri şair Petrarca’dır.
Bu yazıda ele alınan hümanizm, tanrı değil insan odaklı bir anlayıştır.
Kadınlar ve erkekler, siyahlar ve beyazlar ve Dünya’da yaşayan tüm insanlardan bahsettiğimizde hümanizmden bahsediyoruz. – Gloria Steinem
Hümanizmin İlkeleri
-
Hümanizm, her insanın değerli ve onurlu olduğunu vurgular.
-
Bireysel özgürlüklerin artırılmasını ve sosyal sorumluluk alınmasını savunur.
-
Sosyal adalet, katılımcı demokrasi ve açık bir toplumun oluşması için çaba gösterir.
-
Merhamet duygusundan beslenir.
Hümanizm ve din
Hümanizmin temelinde iki ana inanç yatar: bireyselcilik ve sekülerizm.
Hümanistlerin büyük çoğunluğu ateist ya da en azından agnostiktir; yani Tanrı’nın ya da tanrıların varlığı konusunda şüphecidirler. Ayrıca ölümden sonra başka bir hayatın ya da reenkarnasyonun olduğuna inanmazlar. Hümanistler, bu dünyanın yaşanacak tek yaşam olduğuna inanırlar.
Hümanistler laiktir; dine karşı tarafsız, demokratik ve açık bir duruş benimserler. Hem dini hem de ateist görüşlerin özgürce ifade edilip tartışılabilmesini savunurlar.
Bazı hümanistler ise Hristiyanlık içinde yer arayarak, “Tanrı bize her şeye muktedir olma potansiyeli verdi” görüşünü savunurlar.
Hümanizm eşittir ateizm diyebilir miyiz?
Hümanistler kendilerini sadece ateist olarak görmezler. Onlar, barış, özgürlük ve hayata anlam katabilme gibi evrensel değerleri ön planda tutmalarıyla ateizmden daha geniş ve derin bir duruş sergilediklerini savunurlar.
Hümanizm ve Bilim
Hümanizm, bilime ve sanata büyük önem verir. Dünya hakkındaki bilgilerimizin gözlem, deney ve mantıksal analizlere dayanması gerektiğini savunur. Hümanist yaklaşım, problemleri çözmek ve ilerlemek için en iyi yolun bilim olduğunu kabul eder.
Hiçbir düşünce, mantıksal bir süzgeçten geçirilmeden kabul edilmemelidir; bu nedenle hümanizm seküler bir bakış açısına sahiptir.
Öte yandan, bireyin sanat, iç deneyimleri ve düşünceleriyle bilimden uzaklaşmasının da bir değeri olduğunu kabul eder; ancak bunların da eleştirel bir süzgeçten geçmesi gerektiğini vurgular.
Hümanizm ve doğa
İnsanlar doğanın bir parçasıdır. Hümanizm, doğayı olduğu gibi kabul eder. Hayatımızı olduğu haliyle kabullenmemiz gerektiğini; olmasını istediğimiz şekil ile gerçek durum arasındaki farkı ayırt etmemiz gerektiğini vurgular. Sadece insanlığın mutluluğunu değil, doğanın ve tüm varlıkların iyilik halini de önemser.
Hümanizm ve ahlak
Hümanistler Doğru ve Yanlışın Var Olduğuna İnanırlar
Hümanistler, kanunların ve kuralların gerekliliğini kabul ederler. Ahlaki değerlerin amacı, insanlığın gelişimi ve kalkınmasıdır. Bu değerler, insanların yanı sıra diğer canlıları da gözetir.
Hümanist ahlak anlayışı özerk olup, dini metinlere ya da dogmalara dayanmaz; temelinde mantık ve akıl yatar.
Örneğin, bir hümanist kişi kürtaja karşı çıkabilir, ancak bunu “Tanrı istediği için” değil, mantıklı ve akla dayalı gerekçelerle savunur.
Tanrı olmadan da iyilik olabilir mi?
Hümanistler ahlaki değerlere inanırlar ve etik ilkelerin, insanların bu dünyadaki gelişimine uygun olması gerektiğini savunurlar.
Ahlaki özerkliğimize vurgu yaparlar; yani din, politika gibi dış kaynaklardan bize hazır sunulan ahlaki kuralları sorgulamadan kabul etmek yerine, kendi ahlaki kriterlerimizi belirleme sorumluluğumuz olduğunu söylerler.
Tanrı olmadan nasıl ahlaki değerlerin var olabileceği yönündeki eleştirileri şiddetle reddederler. Şöyle sorarlar: “Bir şey, Tanrı onu yanlış bulduğu için mi ahlaki açıdan yanlıştır, yoksa yanlış olduğu için mi Tanrı onu doğru bulmuyor?” Birçok Tanrı inancına sahip bireyler, genellikle ‘Tanrı hoş görmediği için kötüdür’ görüşünü benimser.
Muhafazakarlar ise hümanizmin bu görüşlerini şöyle eleştirirler: “Biz insanlar ahlaki ilkeleri kendimiz ortaya koymakta aciziz. Bizim bulduğumuz ilkeler ancak keyfi olabilir. Ayrıca herkesin bakış açısı farklıdır; bu nedenle birileri işkenceyi bilgi elde etmek için kullanmanın doğru olduğunu savunabilir.”
Peki Tanrı ve din olmadan neyin iyi olup olmadığını nereden bilirler?
Hümanistlere göre, iyi ve kötü kavramlarını belirlemek için Tanrı veya dine ihtiyaç yoktur. İyiliğin kaynağı, insan aklı, mantığı ve ortak insani deneyimlerdir. İnsanlar, özgür düşünceyle kendi ahlaki değerlerini oluşturmalı ve bu değerlerin sorumluluğunu üstlenmelidir.
Bireyler, kendi vicdanları ve akılları doğrultusunda, toplumsal yaşamı iyileştirecek, adaleti ve saygıy tesis edecek etik ilkeler geliştirmelidir. Bu süreç, dışarıdan dayatılan kurallardan bağımsızdır ve kişisel ve toplumsal sorumluluğun bilincine dayanır.
Özetle, hümanistler iyi ve kötüyü, insanın ortak çıkarları, refahı ve barışı gözeten, mantıklı ve eleştirel düşünceyle şekillenen ahlaki ilkeler olarak görürler.
Tanrı olmadan bireyleri iyinin peşinden koşmaya neler motive edebilir?
Hümanistlere göre, Tanrı olmadan da bireyleri iyinin peşinden koşmaya motive eden birçok faktör vardır. Din kadar etkili olabilecek bu motivasyon kaynaklarından bazıları şunlardır:
-
Kişisel felsefe: Kişinin yaşamına dair anlam ve değerler geliştirmesi, iyiye yönelmesini sağlar.
-
Mantık ve akıl: İyi davranışların hem bireye hem topluma yararlı olduğunu fark etmek, akıl yoluyla etik seçimler yapmayı teşvik eder.
-
Merhamet ve empati: Başkalarının acısını hissetmek ve onların iyiliği için çaba göstermek, insanların iyiye yönelmesinde güçlü bir etkendir.
-
Toplumsal sorumluluk: İnsanların birlikte yaşadığı toplumun huzuru ve gelişimi için etik davranışlar benimsenir.
-
Kişisel tatmin ve gelişim: İyi ve doğru davranışlar bireye içsel bir huzur ve anlam duygusu kazandırır.
Hümanistler hangi ahlaki görüşlere sahipler?
Hümanistler ahlak konusunda tek tip bir görüşe sahip değildir; farklı bireyler farklı etik yaklaşımları benimseyebilirler. Örneğin:
-
Kürtaj, eşcinsel evlilik, ötenazi gibi tartışmalı konularda ortak bir görüş yoktur. Hümanistler bu konularda bireysel düşünce ve mantıklarına göre farklı kararlar verebilirler.
-
Bazı hümanistler, etik anlayışlarını Aristoteles’in erdem etiği gibi klasik felsefi yaklaşımlardan ilham alarak geliştirirler. Bu yaklaşımda erdemler ve karakter ön plandadır.
-
Diğerleri ise Immanuel Kant’ın ödev etiğini model alabilir; yani ahlaki eylemlerin evrensel yasalarla uyumlu olması gerektiğini savunurlar.
Özetle, hümanizm ortak bir etik sistemden çok, bireysel özgürlük ve sorumluluğa dayanan bir ahlak anlayışını teşvik eder. Her birey mantığı ve vicdanıyla ahlaki kararlarını oluşturur.
Hümanizm – Hayatın anlamı
Birçok insan için yaşamın anlamı dinle şekillenir. Din, nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğine dair rehberlik sunar. “Allah bizi yarattıysa bir amacı olmalı” düşüncesi oldukça yaygındır. Peki, Tanrı’ya ya da dine inanmadan da hayat anlamlı olabilir mi?
Hümanistlere göre, bu soruya sağlıklı bir yanıt verebilmek için önce “hayatın anlamı”ndan ne anlaşıldığı konusunda ortak bir zeminin bulunması gerekir. Çünkü anlam, herkes için farklı şekillerde ortaya çıkabilir.
Hümanistler, Tanrı olmadan da yaşamın anlamlı olabileceğini savunurlar. Onlara göre, Marie Curie ya da Pablo Picasso gibi insanlığa büyük katkılarda bulunmuş bireylerin hayatları, herhangi bir ilahi amaçla kutsanmasa da derin bir anlam taşır.
Hümanist bakış açısıyla, yaşam bir anlamda ebeveynlerimizden bize verilmiş bir armağandır. Ancak bu armağan bize nasıl kullanılacağına dair bir “kılavuzla” verilmemiştir. Anlamı, bizler kendi değerlerimiz, seçimlerimiz ve sorumluluklarımızla oluştururuz. Yaşamın anlamı, dışarıdan gelen hazır bir reçete değil, bireyin kendi elleriyle inşa ettiği bir süreçtir.
Hümanistlerin anlamlı yaşam hakkında öne sürdükleri sorular
- Aristoteles’e göre anlamlı bir yaşam, erdemli bir yaşamdır. Peki, bu görüşe göre “ahlaksız” yaşam süren bilim insanları, yazarlar ve sanatçıların yaşamları anlamsız mıydı?
- Kendisine emredildiği için, istemeyerek de olsa başkalarına yardım ederek bir yaşam süren insanın yaşamı, iyilikler yaptığı için anlamlı mıdır?
- Peki ya çok anlamlı bir yaşam sürdüğünü iddia eden bazı kimselerin yaşamları gerçekten anlamlı mıdır? Örneğin; Ku Klux Klan gibi nefret ve ırkçılık üzerine kurulu amaçlara kendilerini adayanlar?
- Peki ya erdemli hedeflerin peşinden koşup başarısız olan insanlar? Ömrü boyunca madalya kazanmaya çalışıp hep yenilen bir atletin yaşamı anlamlı mıdır?
- Hayatta birinin amaçlarının olması ile hayatının anlamlı olması aynı şey midir?
- Anlamlı bir hayat yaşamış olduğumuzun takdiri kime aittir?
- Tanrı dediği için mi bir yaşam anlamlı oluyor? Yoksa anlamlı olduğu için mi Tanrı bu hayatı anlamlı buluyor?
Hümanistlere yöneltilen eleştiriler
-
Ütopist oldukları iddiası: Bilim ve mantıkla dünyaya barış ve mutluluk gelebileceğine inandığınız söyleniyor.
-
Faydacı oldukları iddiası: Amacınızın mutluluk düzeyini maksimuma çıkarmak ve acıları azaltmak olduğu eleştirisi getiriliyor.
-
Cevaplayamayacağınız sorular var: Bilim ve mantığın cevaplayamayacağı sorular bulunduğu söyleniyor. Örneğin, nelerin ahlaki olup olmadığı, varoluşumuzun sebebi gibi sorular.
-
Akıl ve mantığın sınırları konusundaki görüşlerinin aşırı iyimser olduğu öne sürülmüştür.
Hümanizm ve sosyal sorumluluk
Birey, doyuma insanlık idealleri için çaba sarf ederek ulaşır. İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Hümanizme göre, yaşamın anlamı ilişkiler içinde bulunabilir.
Hümanizm, insanların acımasızlıktan uzak bir biçimde, karşılıklı özen ve ilgi ile problemlerini çözebilmelerini arzular.
İnsanlar, aralarında dayanışma kurarak hayatlarını zenginleştirebilir. Umut barış, adalet ve herkes için eşit fırsatlar sunulabilir.
Tüm toplumun faydası için çalışmak, bireyin mutluluk düzeyini artırır. İlerlemiş toplumlarda insanlar yalnızca hayatta kalabilmek için çaba sarf etmekten öteye giderler; toplumun ilerlemesi için de çalışırlar.
Çoğulculuğu savunur hümanist yaklaşım. Bireyin, demokratik süreci, doğayı, çoğulculuğu ve güzelliği seküler bir şekilde koruması gerektiğine inanır.
Hümanizm ve insanın kendini gerçekleştirmesi
Hümanizm, insanların potansiyellerinin tamamına ulaşmalarını ve kişisel olarak gelişmelerini merkeze alır.
İnsanların yaşamlarında neyi başaramadıklarına değil, neleri başardıklarına odaklanır. Bu açıdan oldukça iyimser (optimist) bir bakış açısına sahiptir.
Hümanizm ve eğitim
Hümanistler, çocuklara okulda din derslerinin verilmesinden rahatsızlık duyarlar. Onlara göre, eğer böyle bir ders olacaksa eşit şekilde farklı dinlerin, hümanizmin ve ateizmin de görüşleri çocuklara sunulmalıdır. Çocuklar, özgürce kendileri seçim yapmalıdırlar.
Hümanistler, çocuklara din yerine felsefe dersleri verilmesini ve çocuklara eleştirel düşünme yetisinin kazandırılması gerektiğini savunurlar.
Avrupa’daki hümanist liselerde, lise müfredatına ek olarak Latince, Antik Yunan Dili ve Avrupa Kültürü gibi dersler verilir. Rönesans tarihi gibi konular üzerinde durulur.
Hümanist ritüeller, düğünler, cenazeler…
Şöyle bir düşünün. Farklı yaşam evrelerimizde birçok farklı ayin ve ritüelden geçiyoruz. Bunların büyük kısmı dini dayanak noktalarından çıkmasalar bile, dini semboller içeriyor.
Hümanist düğün ve cenazeler, dini ritüellerden arındırılmış seremonilerdir. Önceleri, hümanist tören denilince akla yavan törenler geliyordu. Zamanla daha da örgütlenen hümanistler, kendi tören organizasyonlarını üstlenen profesyoneller yetiştirdiler.
Hümanist düğünlerde, belediye nikâhından sonra hümanist görevli, dini öğelerin yer almadığı konuşmalar yaparak çiftle birlikte bir seremoni gerçekleştirebilir. Yapılan konuşmalarda özgürlük, eşitlik ve akıl vurgusu olabilir. Çiftin özgürce yaşamlarını birleştirme kararı aldığından bahsedilebilir. Çiftin biricikliğine vurgu yapan, onları sembolize eden ritüel ve semboller kullanılabilir. Mum yakmak, farklı renkte kumları ya da sıvıları birleştirmek gibi uygulamalar bunlara örnektir.
Hümanist cenaze törenlerinde, kiliselerde bulunan dini semboller yer almaz. Ölenin yakınları bir araya gelerek birlikte geçirdikleri güzel günlere karşı duydukları minnettarlığı dile getirirler. Bir anlamda, yaşamı kutlarlar. Kremasyona (ölü yakma) sıklıkla başvurulur. Ölünün külleri bir ağacın dibine gömülebilir ya da doğaya savrulabilir. Hümanistler genellikle farklı dinlere ait mezarlıkları tercih etmezler.
Kimi zaman, intihar gibi nedenlerle kilise cenaze törenini reddedebilir. Bu durumda da hümanist bir cenaze töreni yapılabilir. Böyle bir cenaze töreninde bulunmuştum. Arkadaşımızın anısına, onunla olan anılarımızı ve duygularımızı yazdığımız mektupları ailesine teslim etmiştik. Farklı klasik müziklerin çalındığı törende, yakınları kısa konuşmalar yapmışlardı.
Hümanizm’in kökenleri ve gelişimi
En eski çağlardan beri insanlar “Tanrı var mı?”, “Hayatı anlamlı kılan nedir?” gibi sorulara cevap aramışlardır. Hümanizm’in ortaya koyduğu değerlere, Antik Yunan, Hindu, Çin ve Arap filozoflarında rastlamak mümkündür.
Antik Hindu yazılarda, yaratıcının varlığını sorgulayan bölümler bulunmaktadır.
Konfüçyus her ne kadar tanrıların ve cennetin varlığını sorgulamasa da, geliştirdiği etik ve politik felsefe büyük ölçüde doğaüstü güçlere ya da Tanrı’ya dayanmaz.
Hümanizm – Antik Yunan
Hümanizm için oldukça önemli olan demokrasinin geliştiği bir dönem olmuştur.
Filozoflar, mantığı kullanarak sistematik bir şekilde sosyal, ahlaki ve politik sorulara cevap aramışlardır. Bu arayış, kimi filozofların tanrıları ve mitolojiyi reddetmesiyle sonuçlanmıştır.
Hümanizm, Antik Yunan filozoflarından özellikle Thales, Anaximandros, Epikuros ve Anaximenes’ten etkilenmiştir. Bu filozoflar mitolojik ve dini açıklamaları bir yana bırakıp, gözlem ve mantığa dayanan kendi görüşlerini geliştirmeye çalışmışlardır.
Epikuros, materyalisttir. Yani evrenin gözle görülemeyen parça ve atomlardan oluşan maddelerden meydana geldiğini öne sürmüştür. İnsanların ebedi olan ve maddeden oluşmayan bir ruha sahip olmadıklarını savunmuştur.
Epikuros, korkudan uzak insanların mutlu ve huzurlu yaşayabileceği bir yaşam biçiminin nasıl olması gerektiği üzerine yoğunlaşmıştır. Ona göre ölümden korkmaya gerek yoktur. Tanrıların insanların yaşamlarıyla ilgilenmediğini, ne cezalandırıp ne de ödüllendirmediklerini söyler. Ölüm acısızdır.
Anaximandros, astronominin babası olarak bilinir. Âlemlerin nasıl işlediğiyle ilgili mekanik bir model geliştirmiştir. Ayrıca kısmen fosillere dayanan, insanların denizdeki yaratıklardan türediğine dair bir teori ortaya koymuştur.
Antik Yunan dönemi filozoflarından, hümanizm için önemli olan bir diğer isim de agnostik olan Protagoras’tır. Ahlak ve erdemler hakkında ortaya koyduğu ilkeler, dini inançlara dayanmamaktadır.
Hümanizm – Antik Roma
Hümanizmin değerlerini farklı düzeylerde ortaya koyan Romalı filozofların başında Cicero ve Seneca gelir.
Cicero şüpheciydi. Tanrıların varlığını bilemeyeceğimizi öne sürmüştür. Etik değerlerin dinden bağımsız olması gerektiğini savunmuştur. Cicero’ya göre, mantık ve felsefeye dayanan bir sorgulama yapılması gerekmektedir.
Seneca, yaşamamız gereken yaşamın şu an olduğunu söylemiştir. Sıradan insanların dini doğru kabul ettiklerini, bilgelerin yanlış ve yöneticilerin kullanışlı bulduğunu ifade etmiştir.
Hümanizm – Orta Çağ
Orta Çağ Avrupa’sına büyük ölçüde Hristiyanlık egemen olmuştur. Dini sorgulamanın ağır bedelleri de olmuştur. Orta Çağ’da insan anlayışı kötümserdir; insan “günahkardır.”
Arap dünyasında ise daha liberal bir entelektüel ortam vardı. Bu dönemin öne çıkan isimlerinden biri olan İbn Rüşd (Averroes) bugünkü İspanya’da yer alan Cordoba’da yaşamıştır.
Aristoteles’in yazılarına yaptığı yorumlarla tanınır. Hatta ünlü Hristiyan filozof Thomas Aquinas, Aristoteles için “felsefeci”, İbn Rüşd için ise “yorumcu” demiştir. Avrupa’nın tekrar Aristoteles ile tanışmasını sağlamıştır.
İbn Rüşd, dini metinlerin Aristoteles gibi filozofların görüşleriyle çatışması durumunda, dini metinlerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Görüşleri eleştirilmiştir; ancak bilim ve mantık çerçevesinde dini metinlerin eleştirilebileceği fikrinin tohumlarını ekmiştir.
Hümanizm – Rönesans
14. yüzyıldan 17. yüzyılın başlarına dek uzanan Rönesans dönemi, hümanizmin geliştiği dönemdir. Antik Yunan ve Roma eserleri tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır.
Hümanizmin öncüleri arasında şu isimler yer alır: Petrarch, Lorenzo Valla, Marsilio Ficino, Pico della Mirandola.
Rönesans döneminde hümanizmin gelişmesinde etkili olan faktörlerden bazıları şunlardır:
- Kiliseden reform talepleri
- İncil’in yerel dillere çevrilmesi
- Modern bilimsel metodun geliştirilmesi; özellikle Francis Bacon bunda etkili olmuştur.
- Bilimsel içgörülerin bazılarının kilisenin öğretileriyle uyuşmaması; örneğin Galileo’nun dünyanın güneş etrafında dönüşünü savunması.
Hümanizm – Aydınlama Çağı
17. yüzyılın sonundan 18. yüzyılın sonuna dek uzanır. Orta Çağ’dan sonra gelerek, kuvvetli aristokratların ve kilisenin olduğu dönemde akıl ve mantığı ön plana çıkarmıştır. Aydınlanma ile Tanrı değil, insan merkeze alınmıştır.
Bu dönemin öncü hümanistleri arasında şunlar sayılabilir: Diderot, Encyclopaedia’nın yazarıdır. Bu eseriyle halkın ihtiyaç duyduğu bilgilere (örneğin; zanaatkarların kullandığı aletler) yer vermiştir. Ateist olan Diderot, zamanına göre radikal, liberal ve şüpheci fikirler öne sürmüştür.
David Hume, İskoç bir tarihçi ve filozoftu. Birçok dini öngörüyü mantık süzgecinden geçirmiştir. Kullanılabildiği her yerde rasyonelliğin en iyi şekilde kullanılması gerektiğini iddia etmiştir. Fakat Hume, rasyonelliğin sınırlarına dikkat çekmiştir. Şüpheciliğiyle tanınan Hume, duygularımızın bizi düşüncelerimizden daha fazla etkilediğini ve davranışlarımızı motive ettiğini söylemiştir. Rasyonel argümanlarla insanların davranışını değiştirebilmenin güç olduğunu gözlemlemiştir. Hume’a göre, iyi bir insan olabilmek için etik değerlerin çocuklara küçük yaşlardan itibaren öğretilebilmesi gerekmektedir. Dini eleştirmesine karşın, Hume toplumda dini tolerans gösterilmesinin önemini savunmuştur.
Aydınlanma Çağı entelektüelleri, utopist olmakla suçlanmıştır. Akıl ve mantığı ön plana çıkararak barış, kalkınma ve huzur ortamının geleceğini ummayı safça bulmuşlardır.
Hümanizm – 19. Yüzyıl
Bu dönemde Hümanizmin gelişmesine önemli katkılar sunan isimlerden biri Charles Darwin’dir. Her ne kadar Aydınlanma Çağı entelektüelleri türlerin Tanrı tarafından yaratılmış olması konusunda şüphelerini ortaya koymuş olsalar da alternatif sunamamışlardır. Darwin bu anlamda tamamlayıcı olmuştur.
19. yüzyılda dini metinlere karşı eleştiriler ortaya atılmıştır. Alman akademisyen David Strauss ve Julius Wellhausen, İncil’deki mitolojik karakterleri ortaya çıkarmaya başlamıştır.
Friedrich Nietzsche, Hristiyan etiğinin yaşamı kısıtladığını, öfke ve kin gibi duygulardan ortaya çıktığını iddia etmiştir. Alman filozof Karl Marx ise dinin afyon olduğunu söylemiştir.
İngiltere’de Jeremy Bentham ve John Stuart Mill, etik ve ahlaki esaslara dayanan radikal bir etik teorisi ortaya koymuştur.
19. yüzyılda birçok yerde Etik Toplulukları (Ethical Societies) oluşturulmuştur. Açık tartışmalara izin veren bu kuruluşlara dini inançları olan bireyler de katılmıştır. İngiltere’de 1896 yılında İngiltere Etik Toplulukları (The British Ethical Societies) adıyla bir araya gelmişlerdir. 1968 yılında bu kurumun adı İngiltere Hümanist Derneği (The British Humanist Association) olarak değiştirilmiştir. Amerika’daki Etik Toplulukları da 1952 yılında Uluslararası Hümanist ve Etik Topluluğunun (IHEU) oluşmasına öncülük etmiştir.
Hümanizm – 20. Yüzyıl
20. yüzyılın önde gelen hümanist isimleri arasında Bertrand Russell ve Peter Singer gibi isimler yer alır.
Din olmadan da etik değerlerin olabileceği görüşü yaygınlık kazanmıştır. Ateist ve/veya hümanist olmak daha açık bir şekilde ifade edilebilmeye başlanmıştır.
Gelişen liberalizme karşın, hümanizmin toplum tarafından yanlış kavrandığı iddia edilmektedir. Verilen çeşitli örneklerden bazıları şunlardır:
- Toplumda ateistlere olan güvenin az olması,
- Birçok ebeveynin, çocuğunun hümanist etik ilkelerine bağlı fakat Tanrı inancı olmayan biriyle evlenmesini arzu etmemesi,
- Birçok ülkede dini okulların daha fazla kaynağa sahip olması,
- Öğrencilerin farklı din ve hümanist görüşleri yeterince almaması; çocuklara alternatifler sunularak özgür seçim yapma olanaklarının verilmemesi,
- Birçok ülkede hümanist görüşleri benimseyerek dinden uzaklaşmanın toplum tarafından dışlanmayla sonuçlanacağı.
Hümanizm nedir – Yazıda kullanılan kaynaklar
Stephen Law. “Humanism: A Very Short Introduction.
Selam nasılsınız size iyi günler dilerim ben Türkiyede yasıyorum ve bir sayfa açtım ve bir blog sizin gibi birininin hem psikoloji eğitimi almış hem de ingilizce bilen yazılarına ihtiyac duyuyorum lütfen benimle iletişime geçin…
özelden cevaplandırdım sorunuzu.